İnsan
ırkının dünyada var olma mücadelesi başladığından bu yana, insanın en büyük muhtaçlığı her
zaman kendi ırkına olmuştur. ‘’ Bir elin nesi var, iki elin sesi var’’ sözünün
geçerliliğinin kanıtlandığı gün, başladı aslında insan ırkının asıl tarihi. İnsan en
temel ihtiyaçları olan barınmanın daha iyi olması için, karnının daha iyi
doyması sebebiyle bir hayvanı avlamak için, o hayvanın daha iyi pişme
taktiklerini bulmak için ya da bunların tüm türevleri için yanındaki diğer bir
insana muhtaç olagelmişti. Dayanışma ne kadar iyi olsa, insan ırkı da o da derece
gelişti ve ilkel toplumu hızla arkasında bıraktı. Arkasında bırakması yetmedi daha
da dayanışmayı artırdı ve zaman geçtikçe en sonunda modern toplumu meydana
getirdi. Modern topluma gelince peki insan ırkı ne yaptı? Modern dünyada amaçlarını
ayrıştırmaya başladı, dayanışma gazına basmayı bıraktı ve ortak bindikleri
arabayı geri vitese taktı. İlkel topluluklarının içerisinde belki de günümüzce
cahil olarak adlandıracağımız insanların dahi yapmadığı en büyük cahilliğe,
modern toplumundaki insan ırkı düştü. İnsan ırkının sonunu getirecek hatta devrim
ya da iyileştirme reformlarının bile çözüm bulamayacağı kargaşaların çıkmasının
nedeni ise, bu ayrışmalar olacaktır. Peki neydi modern insanı bu kadar ayrışmaya iten?
Dünya
üzerindeki bütün toplumların Durkheim’ın da belirttiği gibi maddi ve maddi
olmayan olguları vardır. Maddi olguları, bürokrasi ya da hukuk gibi belli
çerçeveler içerisindeki daha evrensel bir nevi daha somut olgulardır. Maddi
olmayan olgular ise, gelenekler görenekler, töreler gibi daha bölgesel
olgulardır. Durkheim her zaman bir toplum için maddi olmayan olguların, maddi
olan olgulardan daha birleştirici güçte ve daha önemli olduğunu savunmuştur. Günümüzde
ise her zaman ‘’ Ahh o eski bayramlar,
ahh o eski komşuluklar, aahh o eski yardımlaşmalar’’ gibi hayıflanmaları duyduktan
sonra, asıl meselenin eski günler değil de eski kolektif bilinç olduğunu fark
ederiz. Yani gerçekten de maddi olmayan öğelerin zamanla kan keybetmesinden
dolayı, kolektif bilinç zayıflamış, insanlar arasında bireyselleşme artmış ve
eski günlerden eser kalmamıştır. Durkheim'ın önem verdiği maddi olmayan
olguların, kan kaybetmesinin nedeni ise, hepimiz önceliğinin ortadan kalkıp, Rabbena
hep bana anlayışının artmasıdır. Hep banacı olduktan sonra daha
çok kazandıkça, kendi peynir gemimizi daha çok yürüttükçe başka bir insana olan
muhtaçlığımızın azaldığını hissetme yanılgımızdır. İşte bugünkü anomikliğimizin
temel nedeni de budur, kendi peynir gemimizi yürüttükçe yanımızdaki insanlara olan muhtaçlığımızın
azaldığı yanılgısı. İnsan ırkının birbirine muhtaç olma nedenleri sadece
ekonomik temelli değildir. Maddi olmayan olgular, gelenek göreneklerimiz
ekonomik temelli değildir. Modernleştikçe, muhtaçlık algısı sadece ekonomiye
bağlandı ve bu toplumları yerle yeksan edecek en büyük sebep olup, ayrışmalar başladı. Bir
toplumu bir arada tutan tek bağ paraysa, toplumdaki insanların birbirinden ayrışıp, dış mercilere değilde kendilerine kendi silahlarını doğrultması kaçınılmazdır.